Gazze İçin ‘Hicret’ Tuzağı: Kutsal Göç mü, Sinsi Sürgün mü?

Büyük Tuzaklar; Kavramların Tehlikeli Dansı

Gazze’de tanık olduğumuz insanlık dramı, kelimelerin nasıl birer silaha dönüştürülebileceğinin en acı örneği. Özellikle “Hicret” gibi manevi derinliği olan bir kavramın, apaçık bir zulmü, zorunlu bir yerinden edilmeyi meşrulaştırma aracı olarak kullanılmasına şahit oluyoruz.

Bu durum, toplumun nazarımda, basit bir semantik çarpıtmanın çok ötesinde, vicdanları kanatan ahlaki bir çöküşün ve sinsi siyasi hesapların göstergesi. Zulme kutsal bir kılıf uydurma cüretini anlamakta zorlanıyoruz artık.

“Hicret” Aldatmacası: Soykırıma Meşruiyet Arayışı

Gözlerimizin önünde bir halk katledilirken, evleri başlarına yıkılırken, topraklarından sürülme tehdidi altındayken, bu duruma “Hicret” adını vermek, genel değerlendirme yapıldığında gerçeğe ve insanlığa ihanettir. Filistinlilerin vatanlarından koparılma potansiyelini dini referanslarla süslemeye çalışanların, aslında kimin değirmenine su taşıdığını sorgulamak zorundayız.

Kudüs’ü ve Gazze’yi koruması gerekenlerin, oradaki direnişi desteklemesi gerekirken, halkın topraklarını terk etmesine zemin hazırlayan söylemlere prim vermesi, asla kabul edilemez bir çelişkidir. Bu, apaçık bir etnik temizlik planına “Hicret” diyerek onay vermektir; Siyonistlerin “Sürgün” projesini, ne yazık ki bazı sözde Müslümanların eliyle pazarlama girişimidir.

Tarihi Çarpıtmak: Mekke’den Medine’ye Kaç Milyon Kişi Gitti?

“Hicret” söylemini haklı çıkarmak adına Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye göçünü örnek göstermek, tarihi bağlamından kopuk, zorlama benzetmekten ziyade altında sinsi planların olduğu aşikardır. Unutmayalım ki, o ilk hicret stratejik bir adımdı, sayıca 85 gibi çok sınırlıydı ve belli bir plan dahilinde gerçekleşti ve Mekke’nin fethinden hemen sonra Peygamber efendimiz tarafından da hicret yasaklandı.

Bugün milyonlarca insanın bombalar altında, ölüm korkusuyla yurtlarından sökülüp atılma ihtimaliyle, o kutlu göçü bir tutmak, en hafif tabirle cehalet veya art niyettir. Tarihi gerçekleri kendi siyasi ajandalarına uydurmak için tahrif edenlere karşı durmak gerektiğini düşünüyorum.

Siyasi Oyunlar: Gazze Kimin İçin Boşaltılıyor?

“Hicret” lafının bu kadar kolay telaffuz edilir olması, vicdanlı insanların gözünde, Gazze’nin boşaltılarak İsrail’e ve onun işbirlikçilerine peşkeş çekilmesi planının bir parçasıdır. Uluslararası aktörlerin ve bölgedeki bazı piyonların, Filistinlileri Gazze’den sürme niyetlerini açıkça veya dolaylı yollarla belli etmelerinin ardından “Hicret” kavramının dolaşıma sokulması tesadüf olamaz.

Bu senaryoda kazananların kimler olacağı bellidir: Toprakları gasp edenler ve bu gasp üzerinden rant devşirecek olanlar. Kaybeden ise sadece Filistin halkı değil, aynı zamanda adalet ve insanlık olacaktır. Bu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin acımasız bir adımıdır ve maalesef bölgedeki yerli işbirlikçilerle yürütülmektedir.

Sahte Gözyaşları ve İkiyüzlülük

Gazze üzerinden Filistin davası savunuculuğu yapan, mangalda kül bırakmayan ancak iş somut adıma, fedakarlığa gelince “Hicret” gibi kaçış rampalarına sığınanları ibretle izliyoruz. Dün “cihat” çağrıları yapıp bugün “hicret” güzellemesi yapanların samimiyetine inanmıyoruz. Bu tavır, Siyonizmin ve emperyalizmin hedeflerine hizmet etmekten başka bir anlama gelmez. Kendi konfor alanlarından, hamasi nutuklarla Gazzelilere akıl vermek yerine, zulmü durdurmak için gerekirse güç kullanılması yönünde gerçek adımlar atmayanların ikiyüzlülüğü artık gizlenemez boyuttadır.

Vatan Neresi? Zorla Seçim Dayatması

Elbette, bombalar altında yaşamanın, çocuklarının gözlerinin önünde parçalanmasının dayanılmazlığı ortadadır. Ancak, “huzurlu yaşamak için vatan terk edilir” argümanı, zulmü normalleştiren tehlikeli ve sinsi tuzaktır.

Gazze, onca bedel ödemiş Gazzelilerindir. Onlara “kalın ölün” demek ne kadar yanlışsa, “gidin kurtulun” demek de o kadar hadsizcedir. Asıl mesele, bu insanlık dışı seçeneğe mahkum edilmeleridir. Onların ihtiyacı olan şey akıl hocalığı değil, zulmü bitirecek somut destektir.

Adını Doğru Koyalım: Bu Bir Tehcir ve Sürgündür!

Yaşananlara “Hicret” demek, kavram katliamıdır. Bunun adı, İsrail eliyle yürütülen sistematik bir “tehcir”, “sürgün” ve “etnik temizlik”tir; hatta uluslararası hukuka göre “soykırım” unsurları taşımaktadır. Evinden, yurdundan zorla koparılmaya “kutsal göç” muamelesi yapmak, zalimin suçunu hafifletmek, hatta ona ortak olmaktır.

Sonuç: Kelimelerin Ötesindeki Sorumluluk

Gazze’de şahit olduğumuz trajedi ve sonrasındaki gelişmeler kelimelerin nasıl tehlikeli manipülasyon araçlarına dönüşebildiğini gösteriyor. “Hicret” gibi masum ve kutsal bir kavramın ardına saklanarak yürütülen bu sinsi politikayı reddediyorum.

Gazzelilerin kendi topraklarında onurlu bir şekilde yaşama hakkını savunmak yerine, onlara sahte çıkış yolları sunanlara karşı uyanık olmalıyız. Tarih, bu zulme sessiz kalanları da, kelimelerle onu meşrulaştırmaya çalışanları da unutmayacaktır.

Sadi ÖZGÜL

Yazar

[Yazar]
Banner
Yasal Uyarı:
Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.