İslam Hukuku ve Küresel Kaos: Bir Çarpıtma Hikayesi
İslam hukuku, yüzyıllardır Müslüman toplumların adalet, eşitlik ve insan onuru ilkeleri üzerine inşa ettiği rehber olmuştur. Ancak modern dünyada, bu kadim sistem, küresel çalkantılar ve siyasi manipülasyonlar nedeniyle ciddi sınavla karşı karşıya. Peki, İslam hukuku nasıl oldu da kaosun meşrulaştırılması için araç haline geldi? Bu sorunun cevabını birlikte keşfedelim.
İslam Hukukunun Araçsallaştırılması: Kaosun Meşruiyet Aracı
İslam hukuku, tarih boyunca toplumsal düzeni korumak ve adaleti sağlamak için kullanıldı. Ancak günümüzde, silahlı gruplar bu sistemi sadece meşruiyet kazanmak için değil, aynı zamanda finansal kaynak sağlamak ve psikolojik üstünlük kurmak için de kullanıyor. Örneğin, “ganimet” kavramı, modern savaş ekonomisinin parçası haline geldi. IŞİD gibi gruplar, petrol kaynaklarını kontrol etmek için bu kavramı çarpıttı. Aynı şekilde, medya ve propaganda yoluyla yayılan fetvalar, toplumları korku ve endişe içinde tutmayı başarıyor.
Bu süreçte, elitlerin rolü göz ardı edilemez. Silahlı grupların finansal kaynaklarını kontrol eden küresel aktörler, İslam hukukunun çarpıtılmasını destekleyerek dünya çapında kaos yaratıyor. Bu durum, insanlık için büyük tehdit oluşturuyor.
Fakihlerin Rolü: Fetvaların Gölgesinde Manipülasyon
Fakihler, İslam hukukunun yorumlanmasında kilit role sahiptir. Ancak, elitlerin desteklediği silahlı gruplar, alimleri kendi kontrolleri altına alarak fetvaları kaosun meşrulaştırılması için kullanıyor. Özellikle radikal gruplar, bu fetvaları propaganda aracı olarak kullanarak toplumları korku ve endişe içinde tutmayı başarıyor.
Farklı mezheplerdeki fakihlerin ve alimlerin yaklaşım farklılıkları ise “böl ve yönet” stratejisinin parçası haline gelmiş durumda olması, İslam dünyasında derin ayrılıklar yaratarak küresel kontrol mekanizmalarını güçlendiriyor. Peki, bu manipülasyon nasıl kırılabilir?

Silahlı Gruplar ve Küresel Elitler: Kaosun Finansal Dinamikleri
El-Kaide, Taliban, IŞİD ve Hizbullah gibi gruplar, İslam hukukunu kullanarak elitlerin kaos planlarının parçası haline geldi. Bu gruplar, özellikle Ortadoğu ve Afrika’da yarattıkları istikrarsızlıkla, elitlerin bölgesel kontrol mekanizmalarını güçlendiriyor. Suriye, Yemen ve Pakistan gibi ülkelerdeki çatışmalar, bu grupların İslam hukukunu çarpıtarak kullanmalarının sonucudur.
Bu süreç, bölgede insanlığa yönelik büyük tehdit oluştururken, elitlerin planlarını da kolaylaştırıyor. Peki, bu kısır döngü nasıl kırılabilir?
İslam Hukuku ve Uluslararası Hukuk: Çifte Standartlar
İslam hukuku ile uluslararası hukuk arasındaki ilişki, elitlerin çifte standartlarını ortaya koyuyor. Savaş suçları ve terörizmle mücadele gibi konularda, İslam hukuku sürekli olarak ötekileştiriliyor. BM kararları ve uluslararası hukuk, İslam hukukunun evrensel ilkeleriyle çelişerek dünya çapında kaos ve istikrarsızlık yaratıyor.
Bu tür çifte standartlar, elitlerin kontrol mekanizmalarını güçlendirirken, insanlığa yönelik büyük tehditler oluşturuyor. Peki, bu durum nasıl değiştirilebilir?
İslam Hukukunun Geleceği: Yeniden İnşa ve Direniş
İslam hukukunun geleceği, onun doğru yorumlanması ve uygulanmasına bağlı. Modern çağda, böyle bir hukuk sisteminin barışçıl ve insani ilkelerle yeniden yorumlanması, elitlerin kontrol mekanizmalarını zayıflatabilir. Ancak, bu yönde bir reform süreci, fakihlerin ve alimlerin ve Müslüman toplumların kolektif çabalarını gerektiriyor.
İslam hukuku, küresel terörle mücadelede potansiyel çözüm sunabilir. Ancak, elitlerin çifte standartları, bu potansiyelin önünü kesiyor. Terörle mücadelede İslam hukukunun barışçıl ilkelerinin öne çıkarılması, elitlerin kontrol mekanizmalarını zayıflatabilir.
Sonuç: İnsanlığın Geleceği İçin Çağrı
İslam hukuku, tarih boyunca adalet, eşitlik ve insan onurunu koruma ilkeleri üzerine inşa edilmiş sistemdir. Ancak, modern dünyada yaşanan küresel çalkantılar ve siyasi manipülasyonlar, bu kadim sistemin çarpıtılarak kaosun meşrulaştırılması için kullanılmasına yol açmıştır.
İslam hukukunun asıl amacına döndürülmesi ve evrensel ilkelerinin yeniden canlandırılması, küresel barış ve adaletin sağlanmasında önemli rol oynayabilir. Bu süreç, insanlığa yönelik tehditlere karşı büyük bir adım olacaktır. Ancak, bu adımı atmak için hepimizin ortak çabası gerekiyor.
SADİ ÖZGÜL

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.