Görünmeyen Zincirler: Özgürlüğün ve Demokrasinin Sessizce Yok Edilişine Seyirci Kalmak…
Modern dünyada özgürlük ve demokrasi kavramları, yüzeyde hâlâ varlığını sürdürüyormuş gibi görünüp, perde arkasında işleyen karanlık mekanizmalar insanlığın iradesini adım adım yok ediyor.
Artık hak ve özgürlükler, aleni baskıdan çok, görünmez ellerin yönlendirdiği sinsi süreçlerle ortadan kaldırıldığı yeni dönemde, toplumun iradesiyle şekillenmesi gereken yasalar ve politikalar, kapalı kapılar ardında, halkın bilgisi ve onayı olmadan belirleniyor.
Düşünce Kuruluşlarının Maskesi: Bağımsızlık mı, Kuklalık mı?
Bir zamanlar toplumsal fayda için çalışan, fikir üreten ve kamu yararını gözeten düşünce kuruluşları, günümüzde küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden birer araç hâline geldi. Sözde bağımsız kuruluşlar, aslında büyük şirketlerin ve finansal devlerin fonlarıyla besleniyor.
Hazırladıkları raporlar ve öneriler, hükümet politikalarına doğrudan yön veriyor. Vergi artışları, iklim krizi bahanesiyle enerji kullanımı kısıtlamaları, hatta beslenme alışkanlıklarına müdahaleler, toplumun değil, Net Sıfır gibi küresel projelerin önceliklerini yansıtıyor.
Bilgi ve Algı Savaşları: Zihinlerin Ele Geçirilmesi
Geleneksel güç kullanımı yerini, bilgi ve algı yönetimine bıraktı. Artık sekiz milyar insanı zorla kontrol etmek mümkün değil; bunun yerine, insanların rızası manipüle ediliyor. İnternetin ve yapay zekanın sağladığı özgür iletişim ortamı, bilgiye erişimi kolaylaştırırken, aynı zamanda küresel güçlerin bilgi akışını kontrol etme arzusunu tetiklediği yeni çağda, güç, bilgiyi ve algıyı yönlendirenlerin elinde. Toplumun büyük kısmı, olup bitenin farkında bile olmadan, kendi özgürlüğünün mezarını kazıyor.
Demokrasiye Yönelik Açık ve Gizli Tehditler
Vatandaşların temsilcileriyle doğrudan iletişim kurması ve yasaların şeffaf şekilde denetlenmesi gerekirken, günümüzde zincir kopmuş durumda. Polis, kitlesel gözetim uygulamalarını yaygınlaştırıyor; uluslararası sağlık anlaşmaları, halkın onayı olmadan dayatılıyor; bilim adı altında, insanlık aleyhine güneşi karartma gibi akıl dışı projelere milyarlar harcanıyorken, vatandaşlar endişelerini dile getirdiğinde ise, yetkililer ya sessiz kalıyor ya da üstten bakan tavırla geçiştiriyor.
Yasal Manipülasyonlar ve Toplumsal Kontrol
Yeni yasalar, vatandaş ile devlet arasındaki güç dengesini kökten değiştiriyor. Polis, artık mahkeme kararı olmadan evlere girebiliyor; kişisel veriler, bireyin izni olmadan kamu kurumları arasında paylaşılabiliyor. Protesto hakkı, neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı. Sıradan insanlar, kendi mahallelerinde dahi özgürce hareket edemez hâle getirildi. Tüm gelişmeler, açıkça demokrasinin zıttı olan anti-demokratik eğilimin hızla güç kazandığını gösteriyor.
Davranış Mühendisliği: Vergilerle Toplumu Şekillendirmek
Düşünce kuruluşlarının son dönemdeki favorisi, yüksek vergilerle toplumsal davranışları şekillendirmek. Sağlıksız gıdalara ek vergiler, sık uçanlara ekstra harçlar, salma vergiler ve iklim kanunu adı altında birçok şeyin kullanımının yasaklanması gibi öneriler, doğrudan Net Sıfır hedeflerine hizmet eden politikalar, zenginlerin istedikleri gibi yaşamaya devam etmesini sağlarken, dar gelirli kesimleri köşeye sıkıştırıyor. Yani, elitler için ayrıcalık, halk için kısıtlama!
Kurumsal Devletin Yükselişi: Şirketler ve Hükümet El Ele
Kamu-özel ortaklıkları adı altında, devlet ve dev şirketler arasındaki sınırlar tamamen silindi. Bankalar, teknoloji devleri, süpermarket zincirleri ve hükümetler, halkı birer kaynak olarak gören ortak zihniyette buluştu. Vatandaşlar, adeta birer sürü hayvanı gibi, yönlendiriliyor, denetleniyor ve vergiler yoluyla projelere finansman sağlayan yeni düzen, geçmişteki özgürlükçü yaşam tarzıyla taban tabana zıt.
Sinsi Fon Akışları: Kim Kimi Yönlendiriyor?
Düşünce kuruluşlarının finansman kaynakları incelendiğinde, tablo netleşiyor. Hükümetler, büyük finans kuruluşları ve uluslararası vakıflar, bu kuruluşlara milyarlar akıtıyor. Hazırlanan raporlar, doğrudan hükümet politikalarına dönüşüyor. Örneğin, mülkiyet kanunu ve buna bağlı bazı kanunlarda yapılması isten teklif raporlarının ardından, hükümetin aynı doğrultuda yasa çıkarması tesadüf değil. Hatta anayasa ile güvence altına alınmış protesto hakkının kısıtlanması gibi uygulamalar, hep aynı merkezden yönetiliyor.
Toplumsal Direncin Kırılması: Şok ve Alışkanlık
İlk başta şok edici gelen uygulamalar, zamanla sıradanlaşıyor. 2020’den itibaren milyonlarca insanın ev hapsine alınması, polis baskınları, protestocuların tutuklanması gibi olaylar, toplumsal direnci kırmak için kullanılıyor. Şaşkınlık yerini kabullenişe bırakıyor; insanlar, olan biteni sorgulamaktan vazgeçiyor. Ancak, gerçekleri görenler için artık geri dönüş yok: Bilgi, direncin anahtarıdır.
Demokrasinin Sıfırlanma Gerçeği ve Türkiye’ye Etkileri
Tüm sinsi ve şeytani planlar, kontrollu demokrasi projesinin parçası olarak yürütülüyor. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları, küresel çıkar gruplarının çıkarları uğruna sistematik olarak yok ediliyor. Türkiye bu planların hedefinde; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda benzer baskı ve manipülasyonlarla karşı karşıya.
Halk, karanlık oyunu görmeli, uyanmalı ve bilinçlenmesi için mücadele edilmelidir! Aksi hâlde, demokrasinin olmazsa olmazı, özgürlük ve bağımsızlık hayalden öteye geçemeyecek.
Küresel İfşa

Okuyucularımız, kaynak gösterdikleri takdirde içerikleri izin almadan kullanabilirler. Aksi takdirde kanunen fikir hırsızlığına, Allah katında da kul hakkına girerler.